Sabah erken Astipalia Adası bordalandı. Yola devam. Hava açık, sıcaklık 23 derece, barometre 1013 Mb. Akşama doğru rüzgâr kafadan gelmeye başlayınca önümüzdeki Thira Adası’nda kalmaya karar verdim. 17’de adanın doğusunda gözüme kestirdiğim bir girintiye demirledik. Demir yerinin mevkii 36° 28’N – 025° 25’E. Burası volkanik bir ada. Sahilde tek tük evler gözüküyor, asıl yerleşim yeri adanın diğer tarafında.
Akşam yemeğine otururken dışarıdan bir seslenme duyduk. Havuzluğa çıktım. Beş metrelik bir sürat botu yanımıza gelmiş. İçindekiler projektör tutup sesleniyorlar. “Hayırdır”, diye düşünerek ne istediklerini sordum. Birisi cevap verdi “Kaptan, biz Sahil Güvenlik’teniz, tekneye çıkabilir miyiz”.
Botu aborda etmelerine yardım ettim. Botta biri asker üniformalı, diğerleri sivil giyimli beş kişi var. Üçü hemen tekneye atladı. Başları olduğu anlaşılanı cebinden kimliğini çıkarıp gösterdi. Karanlıkta bir şey göremedim ama “tamam” dedim. Adı Panoyatis imiş. O kağıtlarımızı kontrol ederken diğeri kamaraya indi. Başaltını, kıç kamarayı kolaçan ettikten sonra “I look dolabi” diyerek tek tek dolapların içine bakmaya başladı. Anlaşılan bizi mülteci taşıyanlardan zannettiler. Halbuki o kadarcık yere adam saklanır mı. Eğildiği zaman sırtında, kemerine soktuğu kocaman bir tabanca meydana çıkıyor.
Ziyaretçilerimizi misafir olarak görüp, “bir şey içer misiniz” diye sorduk. Panoyatis, “görev başındayız…” diye kibarca reddetti. ‘Görevleri’ bitince teşekkür ederek ayrıldılar. Lastik bot son sürat yanımızdan uzaklaşırken hoparlöründen yükselen taverna müziği kulağımıza geldi. Anlaşılan teybe hemen bir kaset koymuşlar.