Üzerimdeki ıslak giysilerle kamaraya iniyorum. Sancak taraftaki bankta Sibel yatıyor. İskeledeki yatağa da ben uzanıyorum. Biraz sonra Sibel gözlerini açarak soruyor: “Dışarıda hava nasıl…” Sesi inler gibi çıkıyor. “Bir değişiklik yok…” diyorum. ‘”Rüzgar 40 knot esmeye devam ediyor, sağnaklarda 50’yi buluyor, dalgalar çok büyük ve uçları çatlayarak kırılıyor.”
Biraz dalmışım, gözlerimi açınca kamara camlarına akşamın alacakaranlığının vurduğunu görüyorum. Sibel kalkmış, harita masasında mevki koymaya çalışıyor. “Bir akşam daha başlıyor…” diyorum. Haritadan başını kaldırarak konuşuyor: “Akşamın olmasına daha çok var, onlar camlara vuran dalgaların gölgesi…”
Tekneye vuran dalgaların gürültüsünden söyledikleri zor işitiliyor. Konuşmaya devam ediyor: “Osman, bu hava daha ne kadar sürecek, dayanacak halim kalmadı, resmen dalga delisi oldum!..” Ne diyeyim, benim halim de onunkinden farklı değil. Ellerimi iki yana açıp ümitsizce başımı sallıyorum.
Falkland adalarından yola çıkalı yedi gün oldu. İlk iki günü saymazsak beş gündür berbat bir havanın içindeyiz. Rüzgâr önce batı karayelden, sonra lodostan deli gibi esti, esmeye devam ediyor. Talihsiz bir durumdayız… Bu fırtınalara neden olan derin bir alçak basıncın içine bir girdik, bir türlü çıkamıyoruz. Bu acayip sistem bizimle birlikte kuzeydoğuya doğru çıkıyor!
Güney okyanusunun en kötü şöhretli sularını; ‘Kükreyen Kırkları’ bir alçak basınç sistemiyle beraber güneyden kuzeye doğru katediyoruz. Kötü bir şaka gibi! Bu sistemin bizle ne alıp veremediği var, niçin bir türlü yakamızdan düşmüyor, bilmiyorum. Neyse ki sonuna yaklaştık; 120 mil sonra Kükreyen Kırklardan çıkıyoruz. Uzaklar buraya kadar çok iyi dayandı, bundan sonrasını da başaracak, buna eminiz.
26 Temmuz, 17:20 GMT’deki mevkimiz: 41 derece 37 dakika Güney 048 derece 15 dakika Batı