İki gün önce Melilla’dan yola çıkan Uzaklar II Cezayir sularında ilerlemeye devam ediyor. Bu sabah balıkçıların suda başıboş yüzen halatlarına takılınca, yelkenleri indirip elimde keskin bir bıçakla suya atlamak zorunda kalıyorum. Sabah gün ağardığında peşimizdeki oltanın kopup gittiğini fark etmiştik. Muhtemelen bir köpekbalığının işi… Sibel akşam yemeği için lahana dolması sarıyor.
Geceyarısından sonra, çok geç bir saatte, 160 bin tonluk ‘Beşiktaş Bosphorus’ adlı Türk gemisiyle keyifli bir telsiz sohbeti yapıyoruz. Akdeniz’de karşılaştığımız ilk Türk gemisinin vardiya zabiti 3. kaptan Doğan Yılmaz, defalarca, bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını, soruyor. Kendisinden denizci dostumuz İhsan Kalkavan’a kısa bir ‘merhaba’ mesajı yollamasını rica ediyorum.
Rüzgâr batıdan sert esmeye devam ediyor. 7 kuvvetindeki rüzgârı arkadan alan Uzaklar II doğuya doğru son sürat yol alıyor. 8 knot’tan aşağı düşmeyen süratimiz akıntının da yardımıyla bazen 9-10 knot’lara bile çıkıyor. Havuzluktan arkaya bakınca, ayın ışığı altında tepeleri beyaz beyaz parlayan dalgalar görüyorum. Nefes nefese koşup tekneye yetişmeye çalışıyorlar. Ama nafile… Uzaklar II her defasında onlardan daha hızlı çıkıyor. Kıçını kapmalarına izin vermiyor…