Yıldız ve Keçi adaları arasındaki boğazdan geçerken pruvamızda Marmaris’in o yıllardır yüzüne hasret kaldığımız silueti şekilleniyor. Ulu dağların eteklerinden denize kadar inen çam ağaçları, ağaçların bittiği yerde beyaz evlerden oluşmuş beyaz bir kasaba, çırpınan suların yaladığı uzun bir kordon, kordon boyunca demirli tekneler, teknelerin göğe yükselen direkleri…
Uzaklar II ‘hoşgeldin’e çıkmış karşıcı teknelerle birlikte ilerliyor. Hep birlikte şehre doğru yaklaşıyoruz. Sahilden dostlar el sallıyor. Netsel Marina’nın batı mendireğinin dışına aborda olunca idrak ediyorum; İşte, dümen suyunda kalan dört uzun yılın ardından nihayet memleketteyiz. Hem de sağ ve salim… Çok şükür…