Süleyman Demirel'den Onnik'e ödül

Ermeni Dostlarla, 13 Eylül 2010

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Anadolu Ermenilerinin neredeyse tamamı doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalmış. O yıllarda, biz Türklerin resmi tarihine göre tehcir (zorunlu göç), Ermenilere ve bazı başka milletlere göre ise soykırım olarak nitelenen acı ve kanlı olaylar yaşanmış.

Dünyanın dört bir yanına dağılan Ermenilerin 150 bin kadarı bugün Arjantin’de yaşıyor. Başkent Buenos Aires’teki Ermenilerin çoğu kuyumculuk, halıcılık, lokantacılık yapıyor. Sokaklarda dolaşırken sık sık Anadolu’yu çağrıştıran tabelalar, dükkân isimleri görüyoruz. Ben İstanbul’dayken Sibel Ermeni arkadaşlar edinmiş. Dönünce beni de kendileriyle tanıştırdı.

Bakırköylü Onno (Onnik) Nahabetian ve karısı Osan’la çabucak kaynaştık. Onnikler Arjantin’e 26 sene önce gelmişler. Gıda işine girmişler. O yıllarda Türkiye’den Arjantin’e gelen yegâne gıda maddeleri kuru incir ve üzümmüş. Onnik bulgur, tahin, kayısı, mercimek ve daha birçok gıda maddesi ithal ederek bu yelpazeyi genişletmiş.

 

Süleyman Demirel'den Onnik'e ödül

İki konteynır içinde 13 bin şişe Yeni Rakı getirerek Arjantinlileri rakıyla tanıştırmış! Daha sonra Marmara adını verdiği bir lokanta açmış. Arjantin’deki başarılı çalışmaları Türkiye’deki yöneticilerin dikkatini çekmiş. Türk ürünlerinin tanıtımına yaptığı katkı nedeniyle kendisine zamanın cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından teşekkür plâketi verilmiş.

Onno (Onnik) Nahabetian ile mangal (asado)

Uzaklar II’yi karaya çekmek için beklerken Onnik ve Osan’la iki hafta sonu beraber olduk. Önce teknede çaylarımızı içtik. Arkasından kulübün bahçesine çıkıp mangal yaptık. Bir akşam da bizi Olivos semtindeki lokantalarında ağırladılar. Burada akrabaları Kevork, Bayzan ve Ohannes ile tanıştık. Türk Büyükelçiliğinde konsolos olarak çalışan Mehmet Bulut da yemeğe katıldı. Marmara Lokantasında müşterilere Anadolu yemekleri ve mezeleri servis ediliyor.

 

Masaüsütü!

 

Masamızın üzeri içleri patlıcan salatası, muhammara, humus, zeytinyağlı yaprak sarma, ıspanaklı ve peynirli muska böreği dolu tabaklarla süslüydü. Daha sonra kebaplar geldi. Arjantin’e bazı gıda maddelerinin ithali yasakmış. Bu yüzden beyaz peynir ve pastırmayı Onnik kendi elleriyle hazırlıyormuş. Onları da midelerimizin baş köşesine yerleştirdik.

Marmara Lokantasında

Teypte çalan fasıla eşlik ederken Osan’ın söylediği bir söz hafızama kazındı: “İnsanın kendi adamlarıyla, kendi dilinde sohbet edip şarkı söylemesinin tadı hiçbir şeyde yok…”    
 
 

 

Scroll to Top