Caleta Hornos’da rüzgârın uygun yöne dönmesini bekliyoruz. Etrafı kızıl renkli sarp yamaçlarla çevrili bu demir yeri her havaya kapalı. Gene de kuvvetli rüzgâr koyun içinde çırpıntı yaratıyor. Bu minik dalgalara bakarak dışarıda denizin nasıl olduğunu tahmin etmek güç değil.
Dün havuzlukta otururken arkamızdaki yamacın tepesinde bazı hayvanlar olduğunu fark ettik. Uzaktan deveyi andıran bu yaratıklar tepenin sırtında durmuş, altlarında uzanan koyu, belki de orada demirlemiş kırmızı tekneyi izliyor gibiydiler. Dürbünle bakınca bunların ‘guanaca’ adı verilen bir tür lama olduğunu gördük. Patagonya’ya özgü bu hayvanlar civardaki engebeli arazide yaşıyor olmalıydılar. Botla karaya çıkıp etrafı keşfetmeye karar verdik.
Botu kıyıya çekip taşlı sahilden içeri doğru yürümeye başladık. Kurumuş bir dere yatağı kıvrılarak içerilere doğru uzanıyordu. İki yanımız bodur çalılar, dikenimsi bitkilerle kaplıydı. Arada tek tük cılız ağaçlar görülüyordu. Bazı ağaçlar yere devrilmiş, dalları kömürleşmişti. Bunlara yıldırım çarpmış olduğunu tahmin ettik.
Biraz daha yürüyünce guanacaların toplandığı bölgeye yaklaştık. Ponpon kuyruklu hayvanlar yerdeki kuru otları yiyorlardı. Birkaç adım daha atınca hemen varlığımızı hissettiler. Halbuki aramızda daha çok mesafe vardı. Bir anda davranışları değişti. Uzun boyunlarının ucundaki başlarını kuşkuyla havaya diktiler. Sonra telaşlı adımlarla aksi istikamete doğru uzaklaşıp gözden kayboldular.
Dönüş yolunda bir kayanın dibinden fırlamış küçük bir maydanoz demeti bulduk. Bu çorak toprakta nasıl yetişmiş olduğuna şaşırdık. Ayrıca tohumu buralara nasıl gelmişti. Belki de hayvanların gübresiyle taşınmıştı. Teknedeki taze sebzenin sonuna gelmiştik. Kökleri toprakta kalacak şekilde saplarından kırıp tekneye götürdük.